6 Mart 2011 Pazar

The King's Speech


"Ulusumuz iki dakikalık sessizliğe hazır mı?" 

Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde dünyanın büyük bir kısmına hükmeden bir kralın oğlu, nasıl olurdu da iki lafı bir araya getirip de konuşamazdı. Üstelik bu kadar iyi eğitim almış, olağanüstü bir insan ve tahtın varisiyken.

The King's Speech  2010 yapımı bir Tom Hooper filmi, yönetmeni önceden tanımadığım için diğer filmleriyle karşılaştırma imkanım pek olmadı. Ancak film, incelikleri olan bir dram olmuş. 

Konuşmasındaki engel sebebiyle kendisine güveni kalmayan York dükü VI. George orta sınıf, sekreteri bile olmayan bir doktor olan Lionel Logue ile tanışır ve hayatında ilk kez ailesinden olmayan birisi ona ilk adı olan Bertie ile seslenir. Film, ikisi arasındaki dostluk ilişkisi üzerinden ilerlerken bir yandan kraliyet ailesi içindeki değişimleri de izletir. Aşkı uğruna tahtı bırakan kardeşi Edward'ınki gibi. 


Özellikle oyunculuk adına Colin Firth Oscar'da en iyi erkek oyuncu ödülünü alsa da, Geoffrey Rush, Lionel Logue karakteriyle ve oynadığı sinemadaki pek çok karakterle her rolü kendi üslubuyla yorumlayarak rollerinin hakkını fazlasıyla vermekte. Burada da bir kralın sesi ve öz güveni olur, Bertie'nin içindeki gerçek kralı ortaya çıkarır.


Filmle birlikte kekeme bir kralın duyduğu korkunç ızdırabı, mikrofonun ardında  ağzından çıkacak tek bir kelime için bekleyen binlerce insanın önünde hissettiği üzüntüyü onunla birlikte yaşıyor olacaksınız.


"Tanıdığım en cesur adamsın Bertie ve çok iyi bir kral olacaksın!"



Hiç yorum yok: