18 Nisan 2013 Perşembe

Golden Brown

Koyu sarı bir güneş, koyu sarı bir çöl... Her şeyin hatta havanın bile sarı kahve renkte olduğu, kumların ötesinde binlerce yıl önce terk edilmiş bir şehirde, ellerin cebinde, pür neşe, ağzında ıslıkla dolaşırken arkandan gelen bir gölgenin usul usul seni takip etmesi gibi bir his var bu şarkıda. Tedirginlik... Kendini cennette sanıp da aslında yalnızca rüyada olmak gibi... Huzur ve huzursuzluğu aynı anda yaşamak gibi...

Golden Brown, yaşamla aramıza koyu sarı bir çöl misali girerken, diğer yandan Snatch filminde Çingene'nin bir vuruşta yere düşürdüğü iri yarı kocaman adamın görüntüsü ardından gelen zavallı Tommy'nin ağlamaklı ifadesini hatırlatır bize.

1981 yılında single olarak yayınlandığı dönemlerde İngiltere'de şarkı için eroine ithaf edildiği gibi çeşitli söylentiler gelişse de, Stranglers gurubu yıllarca bu söylentileri kabul etmemiştir. Ancak grubunun solisti Hugh Cornwell, 2001 yılında yayınlanan The Stranglers Song By Song kitabında "Golden Brown' works on two levels. It's about heroin and also about a girl" der. Açıklama çok net değildir, yine de bizim için çok da önemli olmayacaktır. Şarkıyı sarı kahverengi olarak dinlemeye devam ediyor olacağız. Bu şarkının kötü bir şey için yazılmış olduğuna kim inanır ki ya da bir şarkı ne kadar kötü olabilir ki?

Golden Brown'un klibi de şarkı gibi bir o kadar güzel ve klasik olmuştur.



17 Nisan 2013 Çarşamba

Yann Tiersen

 
Her nedense dinlediğimde uzak bir yerlere yolculuk yapma istediği uyandıran Yann Tiersen'le çoğu kez gökyüzüne uzanıp dokunacakmış gibi hissedersiniz. Sanki onun müziği içimizde özlem duyduğumuz pek çok şeyin melodiye dökülmüş hali gibidir. 

Tiersen'i dinlemek; 

Bir trende elinizden düşen kitapla uyanıp, pencerenizden hızla geçip giden manzarayı yakalamak gibi...

Ya da yemyeşil çimenlerden aşağı doğru çılgınca koşarak avucunuzdakileri rüzgara bırakmak...

Ya da kendi etrafınızda delicesine dönmek, dönmek, dönmek ve o sarhoşlukla yorulup kendinizi olduğunuz yere bırakmak...

15 Nisan 2013 Pazartesi

Kaybedenler Kulübü

Kimileri bu dünyaya neden geldiğini bilmeden yaşarken, kimileri neden geldiğini sormazken, kimileri tüm bunları umursamazken; kimileri insan olmanın, var olmanın bilincini son sınırına kadar içinde hisseder. İnsan olmak bazen içimizde pervasız bir neşeye dönüşürken bazen dayanılmaz bir yalnızlık içinde hissettirir kendisini. Yalnızlığımız küçük odamızın penceresinden tüm dünyaya uzanırken açık olan radyoda iki adamın konuşmasıyla fark ediveririz başkalarının varlığını.
 


Kaybedenler Kulübü, Nejat İşler ve Yiğit Özşener'in oyunculuklarında hayat bulan bir yalnızlık öyküsü. Biri hiç satmayan kitaplar yayınlayan bir yayıncı diğeri bar işletmecisi olan iki arkadaş kendi kendilerine radyo programı yaparken onlara dahil olan hayatlar zamanla adeta bir yalnızlar kulübüne dönüşür. Herkesin farklı bir hikayesi vardır ve radyodan dinledikleri bu iki insanın sesi kimisine yaşamak için bir sebep, kimisine bir neşe kaynağı olacaktır.

14 Nisan 2013 Pazar

Milk

"Bir insanın, tek bir insanın haklarının elinden almasına izin verirsen, senin haklarını elinden almaya geldikleri zaman sesini çıkarmaya hakkın olmayacaktır."

 

2008 yapımı Gus Van Sant filmi Milk, baş rolünü Sean Penn'in oynadığı oldukça başarılı bir biyografi. Film, Amerika'da eş cinsel hareketini önemli bir politik güç haline getiren Harvey Milk'in hayatını konu almaktadır.

Harvey, 1970 yılında doğum gününde, 40 yaşındayım ve gurur duyacağım hiçbir şey yapmadım, der ve bundan sonra ölümüne kadar tüm hayatı mücadele ile geçer. Ölümü de yaşamı boyunca hep karşılaşacağı gibi, toplum içinde farklı olanı reddetmenin, kabullenememenin acı bir sonu olarak karşımıza çıkar.


12 Nisan 2013 Cuma

Van Halen

Van Halen için birkaç şey söylemek ve yazmak istesem yazacağım ilk şey tam anlamıyla profesyonel olurdu. Van Halen soundu bir kere kulağınıza kaçtı mı, nerede duyarsanız duyun onu seçersiniz. Ziller, üst üste yazılmış gitarlar ve gitar sololarıyla birlikte dolu dolu bir müziktir onlarınki.

Vokallerde David Lee Roth'la geçen yıllar ve Gary Cherone'lu (Extreme) yapılan bir albüm dışında, Van Halen'ı bu kadar iyi yapan, müzikal alt yapısı ve grubu bir o kadar iyi taşımış vokalleri Sammy Hager olmuştur. Benim için Van Halen bu anlamda iki özel albümde olgunlaşır; For Unlawful Carnal Knowledge (1991) ve Balance (1995). 


1991 yılında yayınlanan albüm kulağımda hep temiz bir kayıt, tane tane yazılmış melodileriyle kalmıştır. Albümü çok uzun yıllar dinlediğim için belki de içinde duymadığım, dinlemediğim tek bir melodi kalmamıştır diye düşünüyorum. Kaldı ki bu kayıtları şuanki teknolojiyle değil de bant kayıtlarından zamanın walkmanleriyle dinlediğimizi düşünürseniz...


Şarkıların hepsini ayrı ayrı çok başarılı bulsam da Right Now piyano ile başlayıp, zillerle devam eden çok sesliliğiyle bu albümün özeti gibidir.